23 Ocak 2017 Pazartesi

12.11.1922 Lozan Barış Konferansı Ertelendi!...





Lozan Tren Garı, İsviçre / 1900'lerden bir kartpostal.

12 Kasım 1922 Pazar günü İsmet Paşa, Şark Ekspresi Yugoslavya’dan geçerken,  Bulgaristan Başbakanı Stambulisky'nin de Lozan'daki görüşmelere katılmak üzere aynı trende olduğunu öğrendi. Onunla görüşmek istediği haberini gönderdi. Stambulisky, bu isteği kabul etti.


Bulgaristan Başbakanı
Stambulisky
İsmet Paşa Hatıralar'ında o ziyareti şöyle anlatacaktı; ''Stambuliyski benim vagonuma geldi. Yanında güzel Fransızca konuşan bir tercüman vardı. Bir Bulgar kızı. Bir de eski sefirlerden Strancev isminde biri vardı. Stambuliyski bir ihtilalciymiş. Çok içine dönük, az konuşan, ürkek bir sima, bir tip idi. Kendisine Bulgaristan'ın ahvalini sordum. Çok güçlükten, perişanlıktan, felaketten bahsetti. 'Ne yapacaksın?' diye sordum. 'Hiçbir şey yapacak halimiz yok' dedi. 'Hiçbir şey yapacak halimiz yok demek olmaz, mutlaka kendi varlığınızı hissettirmelisiniz, hak sahibi olarak işgal işgal kuvvetleriyle konuşacak tavır takınmalısınız' dedim. Bu tarzda cesaret verici sözler söyledim. O hep başını sallıyordu ve 'mümkün değil' diyordu. Bezgin bir haldeydi. Dikkatimi çekti, benimle konuşurken özür dilercesine 'biz sizin gibi değiliz' diyor, bir yandan da durmadan etrafına bakıyor, vagonun içinde,dışında bizi dinleyen bir kimse olup olmadığını merak ediyordu. Benim yanımda bu vaziyette bir müddet sıkıntı çektikten sonra ayrıldı, kendi vagonuna gitti. Bu suretle, tamamıyla bitkin, perişan, ürkmüş bir başvekil görmüş oldum.'' İsmet Paşa, Defterler ismiyle yayınlanan ajandasına -bundan başka, o gün için- Belgrad'da iki gazeteciye demeç verdiğini, öğleden sonra trende Stambuliyski'ye iade-i ziyarette bulunduğunu not edecekti.


İsmet Paşa
Yolculuk sırasında, Milano'dan geçerken de The Daily News adlı İngiliz gazetesine bir demeç verdi. Demecinde, “Türkiye’nin bir an önce barış yapılmasını arzu ettiğini, Müttefiklerin de aynı kararda olduklarını umduğunu” söyleyerek aslında konferansın ertelenmesi olasılığına karşı İtilaf Devletlerine özellikle de İngiltere'ye bir mesaj vermeye çalışıyordu. Ayrıca aynı demecinde ''Hilafetin merkezi İstanbul olacaktır ve İstanbul Osmanlı Devleti’nin hakiki başkenti sayılmalıdır. Şu halde Lozan Konferansından sonra Türk hükümetinin İstanbul’da yerleşmesi muhtemeldir '' diyecekti. İstanbul’un bir an önce yabancı işgalinden kurtularak, yeniden Türk egemenliğine kavuşması gerekiyordu.

Lozan’daki konferans görüşmeleri resmi olarak başlamadan önce, yapılan bu tür diplomatik temas ve demeçlerle, İsmet Paşa, daha Lozan’da masaya oturmadan önce diplomatik mücadeleyi başlatmıştı. Demeçlerinde, Türkiye’nin barışı gerçekten isteyen taraf olduğunu her seferinde vurguluyor, Türkiye’nin önceliklerinin altını çiziyor ve dünya kamuoyunu Türk istekleri konusunda bilgilendirmeye çalışıyordu...

Poincaré
Flaş Haber!..Konferans 20 Kasım'a Ertelendi!..

Türk Heyetini Lozan'a götüren Doğu Ekspresi İsviçre sınırına yaklaştığı sırada, çok önemli bir gelişme oldu; Fransa, son dakikada İngiltere'nin teklifini kabul etmek zorunda kaldığı için, Lozan Barış Konferansı, resmen bir hafta ertelendi.

Aslında Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Poincaré, konferansın ertelenmemesi ve önceden belirlenmiş olan 13 Kasım tarihinde açılması için son dakikaya kadar İngilizlere direnmişti. Fakat 13 Kasım'da Lozan'da hiçbir İngiliz'in olamayacağı kesinleşince ve İngiltere'siz de bu konferansın yapılamayacağını için bu anlamda yapacak fazla bir şey kalmamıştı.




Lord Hardinge

Poincaré, 12 Kasım pazar sabahı,
 İngiltere Paris Büyükelçisi Lord Hardinge'i kabul ederek, İngiltere'ye konferansın bir hafta ertelenmesini kabul ettiğini bildirecekti. Ertelemenin İsviçreli yetkililere duyurulması ve Lozan'a gelince İsmet Paşa'nın da Paris'e davet edilmesi için Bern'deki Fransız Elçiliği'ne talimat verildi. Aynı zamanda Türkiye'nin Paris'deki diplomatik temsilcisi Ahmet Ferit(Tek) Bey'e resmen bilgi verildi.

Türk heyeti İsviçre'ye varmak üzereydi. Onlara bu bilgiyi verebilmek için Ahmet Ferit Bey, haberi alır almaz Lozan'da bulunan İsviçre'deki Türk milliyetçilerinin başı konumundaki  Harun Aliçe'ye acele olarak şu telgrafı çekti;
''İsmet Paşa Hazretlerine şunları hemen bildirmenizi rica ederim.
Konferans ayın 20'sine ertelendi.
İngiliz kabinesi Zat-ı Alinize bildirilmesi için Fransız hükümetini uyarmış.
Yarın Lozan'da, Bern'deki Fransa Elçiliği Müsteşarı Lacroix'den başka kimse bulunmayacak.
Görüşmek için buraya (Paris'e) gelmeniz rica ediliyor.
Lacroix ve Madam Gaulis de bunu size bildirmekle görevlendirilmişlerdir.
Yarın Konferansın açılışı yapılamayacağından Lozan'da durmayarak doğrudan Paris'e gelmeniz daha uygun olur sanırım.
Bu ertelemeyi fırsat bilip Konferansın Paris'te toplanmasını resmen isteyebiliriz.
1856 Paris Antlaşması da şahane bir emsal oluşturmaktadır.
Lord Curzon, ayın 20'sinden önce Paris'e gelecektir.
Önceden Müttefikler arası toplantı veya kararlaştırılmış bir program olmayacaktır.
Paris'te Ekselanslarının emirlerini bekliyorum.
Passy 3950 numaraya telefon edebilirsiniz.
--Türkiye Büyükelçisi Ferit ''

Ahmet Ferit Bey
İsmet Paşa, kötü haberi Lozan'a varmak üzereyken, Le Martin isimli Fransız gazetesinin bir muhabirinden öğrendiği zaman ilk tepkisi sert oldu; ''Konferansın ertelendiğini mi söylüyorsunuz? Hükümetlerinizin yüklendikleri sorumluluk ağırdır. Bütün bir milleti ve bütün bir orduyu belirsiz bir ateşkes halinde tutmak kolay değildir. Bu gecikmenin Türk milleti ve Büyük Millet Meclisi üzerindeki etkisi ne olabilir? Bu soruyu generallerinizin cevap vermesini isterim.'' 

Fransız gazeteci, aynı görüşmede İsmet Paşa'ya Türkiye'deki Fransız okulları, bankaları ile de sorular sordu. Fransa kamuoyunda Türkiye daima eleştiriliyordu. Bu sorulara cevap olarak da;  ''Fransız bankaları yağma mı edilmiş? Fransız fabrikaları kapanmış mı? Bu da tamamen yalan. Bahsettiğiniz fabrikaların Yunan ve düşman malı olmadığına emin misiniz? Fransızlarla ilişkisi olmayan sözüm ona konsolosluk ajanlarının raporlarına pek önem vermeyiniz.

İstanbul'da da içinden çıkılmaz bir durum vardır. Saltanatı kaldırdıktan sonra,eski rejimdeki Türk makamlarının yerini aldık. Anlaşmazlıklar çıkabilir. Müttefik ve Türk polisler çatışabilirler. İstanbul bize resmen vaat edildiğine göre, orada güvenliği sağlamak sorumluluğunun sadece bize bırakılması daha iyi olmaz mı?

Sizlerle samimi ve sıkı bir iş birliği kurmak amacımızdır. Ama karşınızda bir koloni değil, hür bir millet vardır, (birilerine) dahil değil, eşittir.''  Bu İsmet Paşa'nın yolculuk esnasında yabancı basına verdiği son demeçti. 

Lozan Palas Oteli, konferansa katılacak misafirlerinin gelişinden önce
bayraklarla donatılmış.
Şark Ekspresi, akşam saat 22.00'de Lozan'a ulaştı. Garda, sade bir tören yapıldı. Heyetimizi, İsviçre hükümetinin bir temsilcisi karşıladı. Ankara hükümetinin, o günlerde İsviçre'de bir temsilciliği yoktu. Ancak Lozan'da Türk Yurdu Derneği vardı. Bu dernek, Kurtuluş Savaşı boyunca Mustafa Kemal'in tarafında yer almıştı. Paris'ten Ahmet Ferit (Tek) Bey'in gönderdiği telgrafı İsmet Paşa'ya Lozan'da iletecek olan Harun Aliçe de Türk Yurdu derneğindendi. 

Karşılama töreninde, Fransız Konsolosu M.Tetreau, İsmet Paşa'yı selamlayarak;Poincaré'in davetini ileterek ''Paris'e devam etmeyi isteyip istemediğini'' sordu. Paşa ''uzun bir yoldan yeni geldiği için yorgun olduğunu ve bu akşam Lozan'da kalmayı tercih edeceğini'' söyledi. 

Celalettin Arif Bey
Güvenlik gerekçesiyle, istasyona alınmadığı için dışarıda biriken halk, Türk delegelerini merakla takip ediyordu.Heyetimiz, Lozan'daki Türklerle, Mısırlı öğrencilerin alkışları arasında doğruca Lozan Palas Oteli'ne gittiler.

İsmet Paşa, Rıza Nur Bey, Hasan Bey ve genel sekreter Reşit Saffet Bey Lozan Palas'a yerleşirken heyetin diğer kısmı Hotel de la Paix'ye yerleştiler.

İsmet Paşa, otele gelir gelmez, ilk iş olarak Ankara hükümetinin Paris Temsilcisi Ahmet Ferit Bey'i telefonla arayarak ondan gelişmelerle ilgili bilgi aldı. Ardından Ferit Bey'i ve Roma'daki temsilcimiz Celalettin Arif Bey'i (yandaki resimde görüleceği üzere, nev-i şahsına münhasır bıyıkları olan) Lozan'a çağırdı. Hatıralarında İsviçre'ye geldiklerinde şehri boş bulmanın verdiği mutsuzluğu dile getiren İsmet Paşa, '' ertelemenin sebebi İsviçre'de ve İngiltere'de yeni seçime gidilmiş olmasıdır. O günler, seçim günleriydi.'' diye yazacaktı. İngilizlerin son ana kadar kendisine haber vermemesini manasız olduğu kadar, haksızlık olduğuna dair şikayetini İsviçre basınına anlatmaya çalıştığını da ekleyecekti.

İsmet Paşa, Lozan'a indikten sonra gecikme ile ilgili duyduğu memnuniyetsizliğini gösteren aşağıdaki notayı İtilaf  Devletleri'ne göndermeyi ihmal etmedi.

'' Barış Konferansının toplanması hakkında, Fransa, İngiltere, İtalya hükümetleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine resmen yapılan davet ve bu hususta alınıp verilen notalar üzerine konferansın açılma tarihi 13 Kasım olarak kesin bir biçimde kararlaştırıldığından, Lozan'a gelen Türk Delegeler Heyetinin birlikte kararlaştırılmış olan yukarıdaki tarihte müzakerelere girişmeye hazır olduğunu zatı asîlânelerine bildirmekle şeref duyarım. 

Barışın gecikmesi Türk milleti için büyüklüğü takdir edilemeyecek fedakârlıkları ve zahmetleri uzatacak ve bertaraf edilmesi yalnız bizim iyi niyetimize bağlı olmayan beklenmedik sonuçlar doğuracak bir mahiyette olduğunu benimle birlikte zatı asîlâneleri de takdir edecektir. 

Bu bakımdan, dünya barışının menfaati namına konferansın çabuk toplanması için beslediğim en hararetli temennileri asîlânelerine bildirir ve yüksek saygılarımın güvencesini sunarım. İSMET

İsmet Paşa'nın üslubu gerçekten etkileyici. Buradaki mesaj aslında sert. Fakat dünyaya nezaket dersi vermeye çalışan batılılara 'asıp kesmeden, bağırıp çağırmadan' düşüncelerini çok kibar bir biçimde ifade etmesi örnek bir davranış bence. Üslup ve nezaket konusunda güzel bir Gazi Mustafa Kemal örneğini de aşağıda bulabilirsiniz.




Tekrar konumuza dönecek olursak; Lozan Barış Konferansı Ertelendi!... Bu haberler Türk basınında ve yabancı basında bomba etkisi yaratacaktı.

İsmet Paşa12 Kasım Pazar akşamı, Lozan'da, La Tribune de Genève gazetesine özel bir demeç verdi. O günlerde de medya -tıpkı şimdi olduğu gibi-kamuoyunu etkileyen önemli bir güçtü. Türkiye ile ilgili sürekli kötü ve yalan yanlış haberler çıkıyordu. İsmet Paşa, bu yazılıp çizilenlere hakim olmak için yabancı basın yayın organlarını da Türk heyetine yakından izleme görevi verdi. Buna göre Münir Bey TimesŞevket Bey Daily ChronicleHüseyin Bey Daily Telegraph, Morning Post, Cevad Bey, Daily Herald, Daily Mail, Muhtar Bey Petit Parisien, Veli Bey Dèbats, Echo National, Şeref Bey Journal, Tahir Bey Matin, Reşit Safvet Bey Echo de Paris, Hikmet Bey Temps, Celalettin bey Humanitè, Safvet Bey Action Française, Zühti Bey Rusça gazetelerŞükrü Bey İtalyanca gazeteler, Tevfik Bey Almanca gazeteleri takip edecekti.


Bu arada Poincaré'in, Türk Heyeti'ni Paris'e davet etmesi İngiltere ve İtalya tarafından hoş karşılanmamıştı. Bir olup, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmayı ve böylece  istediklerini kolayca almayı planlarken, Fransa'nın Türklerle ayrı görüşme yapacak olması, İtilaf Devletleri içerisinde -özellikle de İngilizlerde- büyük bir rahatsızlığa neden oluyordu. Bu rahatsızlık kendisine iletildiğinde Poincaré, Lord Curzon'a Türklerle onlardan ayrı anlaşma yapmayacağına dair güvence vererek İngilizleri rahatlatacaktı.



İsmet Paşa önderliğindeki Türk Heyeti Lozan'da görüşmelere giderken...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar