16 Şubat 2017 Perşembe

04.12.1922 Boğazlar Meselesi için Lozan'da Resmi Görüşmeler Başladı





















4 Aralık1922 Pazartesi olanları okumadan önce Misak-ı Milli'nin Boğazlar ile ilgili 4, maddesini hatırlayalım; ''İslam hilafetinin merkezi ve saltanatın payitahtı ve Osmanlı hükümet merkezi olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi'nin emniyeti her türlü saldırıdan korunmuş olmalıdır. Bu ilke saklı kalmak şartıyla, Akdeniz -O dönem Ege'ye de Akdeniz deniyordu-hatırlayın ''Ordular!İlk hedefiniz Akdeniz'dir!İleri!'' derken hedef Ege idi.-  ve Karadeniz Boğazları'nın dünya ticaretine ve uluslararası ulaşıma açılmasına ilişkin olarak bizimle diğer bütün ilgili devletlerin oy birliği ile verecekleri karar geçerlidir.''

Burada, Marmara Denizi'nin güvenliğinin sağlanması şartıyla Boğazlar ticarete açılabilir demek isteniyordu.

İngilizler Rusları Karadeniz'e hapsetmek isterken Ruslar da Boğazlardan savaş genilerinin geçmemesini istiyordu.Boğazlar konusunda yaşanan tartışmalar hem Türk-Rus birliğini hem de Lord Curzon'ın diplomasisinin başarısını test edecekti. Bu konu Türk-Rus ilişkilerinde bir dönüm noktası olacaktı.

Lord Curzon
Lord Curzon'ın başkanlığındaki Birinci Komisyon, bugün Boğazlar görüşmesine başladı. O güne kadarki en kalabalık oturumlardan biriydi. Çünkü diğer Lozan katılımcılarına ek olarak Bulgaristan, Gürcistan, Ukrayna ve Rus heyetleri de toplantıdaydı. Lord Curzon epey gergindi. Açılışta Ruslar ve Bulgarların toplantıya çok kalabalık geldiklerini ileri sürerek fırça atar bir şekilde bir daha toplantıya sadece danışmanların ve bulunması zorunlu kişilerin gelmesinin yeterli olacağını söyledi.

Ardından konferansa asgari kadrosu ile Türk Heyeti'ne saygı ile hitap ederek ''Bugün Boğazlar meselesi görüşülecektir. Önce Türk görüşünü almak istiyoruz.'' dedikten sonra diğer heyetlerin de dinleneceğini, bu toplantılarda ilk kez yer alan Sovyet Rusya delegelerinin görüşlerini öğrenmekten mutluluk duyacağını,Romanya,Bulgaristan ve Yunanistan'ın da fikirlerini bildirmelerini,tüm görüşlerin özenle değerlendirileceğini ve diğer bir toplantıda İngiltere,Fransa ve İtalya'nın cevaplarını vereceklerini ekledikten sonra  sözü İsmet Paşa'ya bıraktı.

İsmet Paşa kısa konuştu. Yukarda paylaştığım Misak-ı Milli'nin ilgili maddesini okudu ve Boğazlarla ilgili olarak Türk heyetine ilgili taraflardan sunulacak çözüm önerilerini Misak- Milli esaslarına göre değerlendireceklerini söyledi.

Lord Curzon, İsmet Paşa'nın ayrıntıya girmeyen bu kısa konuşması'nın yeterli olmadığını belirttikten sonra Türkiye'nin amaçlarını nasıl gerçekleştirmek istediğini sordu. ''İsmet Paşa, Türkiye'nin menfaatini,ortaya konan büyük menfaatlerle nasıl uzlaştıracağını anlatmayacak mı? Eğer İsmet Paşa fikrini söylemezse bu konuşmaların sonuçsuz kalmasından korkulmaz mı?'' diyerek topu yine İsmet Paşa'ya attı.

Ancak İsmet Paşa, Lord Curzon'ın tahriklerine kapılmadan ''Şimdilik söyleyeceğim ek bir şey yoktur'' diyerek cevap verdi. Türk tarafı her görüşme başında kendi görüşlerini öğrenen müttefik devletlerin daha sonra buna göre aksiyon almalarından sıkılmıştı. Özellikle Lord Curzon her oturumda önce İsmet Paşa'yı konuşturup kendi cevabını ona göre hazırlıyordu. Bu oturumda İsmet Paşa, onu kendi silahı ile vurmaya karar vermişti.

Çiçerin
İsmet Paşa tüm ısrarlara rağmen daha fazla konuşmayacağını tekrarlayınca Lord Curzon sözü Rus baş delegesi Tchitcherin / Çiçerin'e verdi. Çiçerin konuşmasında Rusya,Ukrayna ve Gürcistan'ın Boğazlar ile ilgili ortak görüşünü sundu;

''Boğaziçi,Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'nda ticari seyahat ile ulaşımın tam serbestisi, kesinlikle kayıtsız ve şartsız güvence altına alınmalıdır. Buralar,  savaş ve barış zamanında savaş gemilerine ve diğer savaş araçlarıyla uçaklara kapalı olmalıdır. Bu konuda sadece Türkiye ayrı tutulmalıdır. Rus Sovyet hükümeti, İstanbul'un Ruslara verilmesine ait antlaşmaları, hiçbir menfaat karşılığı olmadan lağvettiği,böylece Türkiye'nin varlığını savunmasının yolunu açtığı ve Akdeniz havzası etrafındaki devletlerin Çarlık ihtiraslarından kurtulmalarını sağladığı için Boğazlar meselesinin çözümünde de bu milletlerin geleceğini tehlikeye sokacak hiçbir düzenleme şeklinin kabul edilmesine izin veremez.''

Duca
Çiçerin'in uzun beyanatından sonra söz Romen delege Duca'daydı. Romanya baş delegesi ''Biz on sekiz milyon kişiyiz.'' diye söze başladı. Karşısındaki Rus heyeti yüz seksen milyon kişiyi temsil ediyordu. Romenlere bu özgüven İngiltere'den geliyordu. Dr Rıza Nur anılarında bu durumu ''Rusların Karadeniz'de donanma diyecek bir şeyi kalmamıştı. İngilizler Karadeniz'e donanmalarını sokmak istiyordu. Romenler de bunu istiyorlardı. Ruslar ile aralarında bir savaş çıksa İngilizlerden yardım almayı umuyorlardı.'' diye anlatır. ...Romenler, Boğazların hem savaş hem de ticaret gemilerine açık olmasını, Ege'den Karadeniz'e kadar olan tüm Türk sahillerinin askerden arınmasını, Karadeniz'in tarafsız bölge olmasını ve bunların sağlanması için de Boğazlar'da uluslararası bir komisyonun kurulmasını önerdi. Lord Curzon, beyanatının açıklığı ve doğruluğu için Romen delegesini alkışladı. Herkes Duca'ya söyleyeceklerini önceden Lord Curzon'ın öğrettiğine hem fikirdi.

Stambuliski ve
tercümanı

Söz sırası Bulgar heyetindeydi. Bulgar baş delege Stambuliski de sözü tercümanına bıraktı. Tercümanı Matmazel İstantchef,  Bulgar görüşünü ifade eden bir muhtırayı önce İngilizce, sonra Franızca okudu. Bulgarların Karadeniz'de limanları olduğu için konu ile ilgiliydiler ; savaşta ve barışta Boğazlar'ın ticaret gemilerine açık olmasını istediler.

Bulgarlar Meriç kenarından Ege Denizi'ne bir çıkış hattı(mahreç) istediklerini net olmasa da imalı biçimde dile getirdiler. Masada herkes kendi açısından ne koparabilirsem kar mantığıyla hareket ediyordu. Lord Curzon'dan zaman zaman hor görülen ve fırça yiyen Stambuliski de herşeye rağmen ülkesinin çıkarlarını savunmaya çalışıyordu.


Venizelos
Sıra Yunanlılara gelmişti. Venizelos ''Batı Trakya'da yalnız bir devletin hatırı için bir çok menfaatlerden geçiliyor, oysa Türk devleti egemenlik bahanesiyle, fedakarlığa katlanmıyor'' diyerek her zamanki gibi kendilerinin sütten çıkma ak kaşık, Türklerin de sorun çıkaran taraf olduğunu iddia ettiği söylemlerine başladı...
Venizelos o kadar heyecanlı konuşuyor ve el kol mimikleri kullanıyordu ki bir ara eli yanında oturan Amerikan heyetinin katibine çarpıp, adamcağızın gözlüğünü havaya fırlattı. Türkiye'ye fedakarlık yapması gerektiği konusunda ahkam kesmeye çalışırken, konuşmasını Amerikan katibinden özür dileyerek bitirmek zorunda kalmıştı.

Toplantı başkanı Lord Curzon delegelerin paylaştığı görüşleri özetlerken Rusya için ''Türk menfaatlarını savunan asıl programı Ruslar bize verdiler. O kadar ki Mösyö Çiçerin, aynı zamanda Türkiye'yi de temsil eder göründü. Hatta bir an İsmet Paşa'nın kalpağını Mösyö Çiçerin giymiş sandım. '' diyerek espirili bir biçimde tanım yaptı. Lord Curzon, bu dayanışmadan rahatsızdı.

İsmet Paşa
Ardından sözü yeniden İsmet Paşa'ya verdi. Rus heyetinin ileri sürdüğü iddiaların bizimkilere en yakın olduğunu söyleyen İsmet Paşa, Bulgarların mahreç isteğini Romanya'nın tekliflerini kabul edilemez olarak nitelediğini söyledi.

Lord Curzon gerilmişti. ''Ben diğer delegelerin tekliflerinden hangisi daha çok Türk görüşüne uyuyor ya da uymuyor diye sormadım. Sorduğum şudur ; Çiçerin'in görüşünü Türk görüşü diye mi kabul edelim ? Yoksa Türkler ayrıca görüşlerini söyleyecekler mi?'' dedi.

İsmet Paşa '' Boğazlar, Türk topraklarıdır. Orada bizim hakimiyetimizdedir. Öncelikle,Boğazlardan serbestçe geçmek isteyen tüm devletlerin görüşlerini anlamak gerekiyor. Bu bizim hakkımız. Şimdilik cevaba gerek yoktur sanırım. İcabında bu mesele hakkında görüşürüm. '' diyerek yine Türk heyetinin çözüm önerisini söylemeyince Lord Curzon iyice sinirlenir.

Lord Curzon
Ardından Lord Curzon,  ''Burada barış için kaç gündür barış için çalışıyoruz ama İsmet Paşa konuşmak istemiyorum diyor. '' diye başlayıp Türk heyetinin barış istemez göründüğünü, konferans heyetine saygı göstermediğini bu durumu dünya duyarsa bunun kötü etkileri olacağını ve sorumlusunun Türkler olduğunu anlatan son derece demogojik ve tehditkar bir konuşma yaptı ve ''Madem ki konuşmak istemiyorlar, o halde toplantı bitmiştir!..'' dedi.

Ama Çiçerin henüz son sözünü söylememişti. Söz istedi ve adeta İsmet Paşa'nın yerine cevap verdi ;
'' Bize konuşun dediniz. Konuştuk. Görüşümüzü anlattık. Fakat siz, Büyük Britanya delegesi, Boğazlar hakkında siz neden devletinizin görüşlerini söylemiyorsunuz? Ya Fransa? Ya İtalya? Onlar niye görüş söylemiyor ? Görüşleri var mıdır? Yok mudur? ''
Çiçerin

Çiçerin'in bu çıkışı salondakilerde şok etkisi yaratmıştı. Ama Lord Curzon tecrübeli bir diplomattı ve ''Herkesin fikrini alayım ki,ondan sonra müttefiklerin görüşünü bildirelim'' diyerek sakin bir biçimde itiraf gibi bir açıklama ile toplantıyı bitirdi...

Oturum bitmişti ama delegeler salondan çıkarken Lord Curzon, İsmet Paşa'ya doğru eğilmiş, hala Boğazlar konusundaki Türk görüşünü sorup öğrenmeye çalışıyordu.





Ankara, Musul'a harekat yapmayı planlıyor...

Lozan’dan gelen haberlere bakılırsa konferansın kesintiye uğraması ihtimali vardı. Bu ihtimale karşı Fevzi Paşa, Musul harekâtına katılacak birliklerin hazırlanması konusunda gerekli talimatları da vermekten geri kalmıyordu. Hatta, 4 Aralık 1922 tarihinde İzmir’den Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen telgrafta icra edilecek harekâta dair daha detaylı bilgiler veriliyordu. İcrası düşünülen Musul harekâtına Anadolu’nun doğusunda konuşlandırılmış olan birliklerin katılması düşünülüyordu. Bu amaçla hazırlanmış olan çizelgede bu birlikler ve katılması karalaştırılan personel, silah miktarına dair detaylar dahi planlanmıştı.

Boğazlar görüşmeleri sonrası Ankara'ya bilgi veren İsmet Paşa yarın İngilizlerden Musul'u tekrar isteyeceğini söylüyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar