11 Şubat 2017 Cumartesi

29.11.1922 ADAKALE ... Tuna Nehri'nin Ortasındaki Türk Adası

Adakale / Romanya









29 Kasım 1922 Çarşamba

Lord Curzon'un başkanlığındaki Birinci Komisyon 'Ege Adaları' konusunda alt komisyonun raporunu görüşmek için toplandı.

Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya/İkarya adalarının askerden arındırılması kabul edildi. Çanakkale Boğazı'na yakın olan İmroz,Bozcaada, Limni ve Semadirek adalarının durumu Boğazlar görüşmeleriyle görüşülsün kararı alındı.

Amerikan delegesi Child, İsmet Paşa'yı yeniden ziyaret edip Amerika'nın  Türkiye ile müzakere yapmak istediğini  bildirdi. Lozan'da ''Açık kapı'' politikası güden Amerika ile 1917 yılından bu yana ilişkiler kesikti. Türkiye'deki Amerika çıkarlarını İsveç koruyordu. Türkiye'nin Amerika'daki çıkarlarını koruma görevi de İspanya'ya verilmişti. İsmet Paşa ve Child'ın görüşmeleri iki ülkenin yeniden iletişim kurması açısından önemliydi.
Açık kapı politikası ne anlama geliyordu ? Wilson prensiplerine göre ; Barışı kabul eden ve onun devamlılığı için birleşen bütün milletlerin arasında mümkün mertebe bütün iktisadi engellerin kaldırılması, ticaret alanında eşit hakların tesisi kabul ediliyordu. Bu da ortaya koyuyor ki Amerika maddi kazançlar peşindeydi ve bunun için eşit rekabet ortamını yaratmayı planlıyordu. Wilson 2. madde de ise , denizlerde tam serbestiyi amaçlıyordu. Bu serbesti, eşit rekabet için ön koşuldu. Wilson’un üzerinde durduğu diğer önemli nokta, Osmanlı İmparatorluğu’nu ilgilendiren ve imparatorluk içindeki uluslara kendini yönetme hakkı tanıyan “self-determinasyon” ilkesiydi. Türk hâkimiyetinde bulunan diğer milletlere geniş bir muhtariyet tanınarak yeni pazarlar elde edilecekti. Bu bölgelerdeki nüfuzu malum olan diğer Avrupa devletleri ile ekonomik alandaki rekabet böylelikle daha kolay olacaktı. Orta Doğu’da ne kadar fazla sayıda yeni nüfuz alanları yaratılırsa ABD’nin ekonomik alanda elde edeceği gelir o kadar fazla olacaktı. Yeni Amerika'nın açık kapı politikası, Cem Yılmaz'ın tabiriyle tamamen duygusaldı...

28 Kasım'da İsmet Paşa, Ukrayna baş delegesi Rakovski ile bir görüşme daha yaptı. Ukrayna, Boğazlar konusunda Türkiye ve Rusya'nın birlikte hareket etmesi gerektiğini söyleyim, Boğazların savaş gemilerine kapatılarak Karadeniz'in İngiliz donanması tehlikesinden korunması gerektiğini söyledi. İsmet Paşa, önceliğinin Misak-ı Milli olduğunu vurguladı.

İtalyan baş delege Garroni, dün bahsettiği projeyi İsmet Paşa'ya getirdi. Kısaca 'On iki ada görüşülmesin' diyordu.

Lord Curzon, Musul'un Milletler Cemiyeti kararıyla Irak'ın mandasına kaldığını söyledi.

ADAKALE ... Tuna Nehri'nin Ortasındaki Türk Adası

Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılın sonlarına doğru Balkan topraklarını hızla kaybetmeye başlamış ve 1867'de Adakale çevresindeki topraklarını Sırbistan'a bırakmış olsa da, nüfusu neredeyse tamamen Türk olan Adakale fiilen Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı kaldı. 1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşması adadaki Osmanlı egemenliğine son verecekti; ancak birkaç ay sonra bu antlaşmanın yerini alan Berlin Kongresi'nde bu maddenin onaylanmadığını öne süren Osmanlı İmparatorluğu, Adakale'ye bucak müdürü, kadı, öğretmen ve birkaç jandarma atadı ve "felâketzede Rum ilinin münteha-yı hududu" olan Adakale'deki egemenliğini sürdürdü.




Romanya ve Sırbistan arasında kalan ada doğrudan İstanbul'a bağlıydı, 750 kişilik nüfusu Türkçe konuşup yazıyordu, kısıtlı ekonomik imkânlara sahip sakinleri şekercilik, kayıkçılık ve tütün-sigara ticareti ile geçiniyordu. Tek katlı Osmanlı evleri ve tek minareli bir cami adaya tipik bir Osmanlı köyü görünümü veriyordu. Tuna nehri yükseldiğinde sular altında kalmasın diye kalenin etrafında hendekler vardı. Ayrıca adadan karaya çıkan gizli tüneller de mevcuttu.

Tuna nehri üzerinde ,Demirkapı geçidinde o dönem stratejik önem taşıyan küşücük bir ada olan Adakale'nin Türk yöneticisi Kadı Osman Niyazi 14 Kasım 1922'de gönderdiği yazı Türkiye'ye Adakale'yi hatırlatıp, Lozan'da gerekli görüşmeler yapılıp Türkiye'ye bağlanmak istediğini bildirmişti.


İsmet Paşa da hatıralarında, Adakale konusuna şöyle değinir: “bir mebusun hatırlatması üzerine, Tuna nehri içinde bulunan Romanya elindeki Adakale’nin de kurtarılması lazım geldiğini karar altına aldık. Adakale, Berlin Muahedesi'nde unutulmuş ve bizde kalmıştı. bu sefer de kurtarılması karara bağlandı.


 İsmet Paşa bu talebi Lozan'da dile getirdi ancak Misak-ı Milli sınırlarının öngördüğü sınırlarda olmadığı için alınması zor bir ihtimaldi.İtilaf Devletleri, Edirne'ye 4km uzaklıktaki Karaağaç için dahi  ikna olmamıştı. Meriç'ten öteye geçmemizi istemediklerini vurgularlarken Adakale için ikna olmaları çok zordu.


Adakale nihayet 1923'te Lozan Antlaşması'yla resmen Romanya'ya verildi. 
Adakale’nin Romanya’ya bırakılması,TBMM’nin gizli oturumlarında günlerce tartışıldı. Fakat yapacak bir şey yoktu. Yine de Adakale'yi bir onur meselesi olarak gören Türkiye Cumhuriyeti, Lozan’dan sonra da Adakale’nin peşini bırakmadı. İlgi ve alakasını sürdürdü.

1965 yılında, Romanya ve Yugoslavya, Tuna Nehri üzerine büyük bir baraj inşa etmeye başlardı ve Adakale sular altında kaldı. Son nüfus sayımına göre, 167 hanelik adada 680 kişi yaşıyordu ve bunların tamamına yakını Türk’tü. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, bizzat bu olayla ilgilendi ve Eylül 1967’de Romanya’ya gitti. Dönüşünde, Adakaleli Türklerin çoğunu yurda getirdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar