14 Şubat 2017 Salı

02.12.1922 İsviçre'de Kapitülasyonlar TBMM'de Atatürk'ün Vekil Seçilmemesi Teklifi Görüşülüyor

Derso ve Kelen'in çizimleriyle Rus Heyeti































2 Aralık 1922 Cumartesi

Ruslar , Pazartesi günü görüşülecek ''Boğazlar Meselesi'' toplantılarına katılmak için dün (1 Aralık 1922) Lozan'a gelmişlerdi. İsmet Paşa onları Türk heyetinin kaldığı Lousanne Palace'da saat 13.00'de öğle yemeğine davet etmişti. Echo de Paris gazetesi o anları şöyle tasvir ediyordu ; ''Daveti kabul eden Bolşevikler, Türk Delegasyonu Genel Sekreteri Reşit Saffet Bey tarafından İsmet Paşa'ya takdim edildiler. İlk temas samimiydi. Türkler ve Ruslar, kendi aralarında dostça sohbet ederek otelin yemek salonuna indiler ve orada kendilerini gizleyen bir paravanın arkasında yerlerini aldılar. Yemeğin ardından hep birlikte İsmet Paşa'nın dairesine çıktılar ve orada bir toplantı yaptılar.''

Tchicherin / Çiçerin''

İsmet Paşa ,Rusya ile yemekteki görüşme Ankara'ya şöyle bildirdi. ''Çiçerin , Rakovski, Vorovski ve Mdivani'ye bugün ziyafet verdim.'' ...Bu görüşmede Çiçerin gergin ve kaba bir  biçimde Rusların Boğazlara bakış açısını anlatmış ; Boğazlar konusunda Türkler, Rus isteklerini aynen kabul etmeli, konferansta bu istekler kabul edilmezse Ruslar ile birlikte konferansı Ruslarla birlikte terketmeli şeklindeki Rus görüşü Misak-ı Milli'nin mantığına uymuyordu. Sonuçta konuyu yarın tekrar görüşmek üzere ayrıldılar. İsmet Paşa ve Türk heyetinin katılması gereken önemli bir komisyon toplantısı vardı.

Lozan Konferansı' nın açılışından on iki gün sonra İtalyan baş delegesi Marquis Garroni başkanlığında toplanan İkinci Komisyon ilk toplantısını yaptı. Konu kapitülasyonlar meselesiydi.

''Osmanlı ülkesinde kapitülasyonlar 1740 yılından itibaren sürekli hale getirilmiştir. 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması ile Osmanlı ekonomisi çökmüştür. Osmanlı Devleti yarı-sömürge durumuna gelmiştir. '' diye bahseder tarih kitapları... Yeni Türkiye'nin başındaki en önemli belalardan birisine sıra gelmişti...

Osmanlı Devleti'nin Kapitülasyon Verdiği Ülkeleri Hatırlayalım ;
1479 Venedik  / 1535 Fransa / 1579 İngiltere / 1615 Avusturya 
1680 Hollanda / 1737 İsveç / 1740 Sicilya / 1746 Danimarka / 1761 Prusya / 1774 Rusya / 1782 İspanya / 1823 Sardunya / 1830 ABD / 1838 Belçika / 1843 Portekiz / 1855 Yunanistan  / 1858 Brezilya / 1870 Bavyera(Almanlar)


M. Garroni
Toplantı çok kalabalıktı. Bütün yabancılar , kapitülasyonlar ile alakalı oldukları için ,müzakereye tam kadro olarak yeni bütün uzman ve danışmanlarıyla gelmişlerdi. Karşımızda kimler yoktu ki?

İngiltere ; Lord Curzon ve Sir Horace Rumbod
Fransa ; Barrere ve Bompard
İtalya ; Oturum başkanı Garroni ile birlikte Montagna ve Lago
Yunanistan ; Venizelos ve Kaklamanos
Romanya ; Duca ve Diamandy
Japonya ; Baron Hayachi ve Otchiai
Yugoslavya ; Nintchitch, Spalaikovitch ve Rakitich
Amerika ; Child, Amiral Bristol ve Grew,

Türk heyeti
Toplantı saat 16.00'da başladı. Marki Garroni açılışta kısa bir konuşma yaptı. İtalyanca yaptığı konuşmasında kapitülasyonları başlangıçta Osmanlı'nın kendi isteği ile verdiğini, kapitülasyonlardan doğan imtiyazların o devrin ihtiyaçlarına ve karşılıklı (Türklerin ve yabancıların) menfaatine uygun olduğunu, kapitülasyonların karşılıklı yükümlülüklere ve antlaşmalara dayandığını,ancak bağımsız devletin egemenlik hakkını kısıtladığını , TBMM Hükümeti' nin kapitülasyonları ortadan kaldırmak istediğini belirttikten sonra kendi önerisini yaptı ; Türkiye'ye yerleşmiş ve burada müesseseler kurmuş yabancılar, bu işlere antlaşmaların sağladığı teminatlara güvenerek girdiğini ve yabancıların bu haklarını korumak gerektiğini belirterek Türkiye'nin yabancı yatırımcılara güven verecek yeni adalet teşkilatı koymasını söyledi...Garroni, Türklerin sırtını sıvazlayıp kapitülasyonların başka bir isimle sürmesinden yanadıydı.

İsmet Paşa hemen söz aldı ve tanımını,tarihçesini anlattığı kapitülasyonların kalkmasını istediğimizi vurguladı ve ekledi '' Yabancı mal ve mülkü ,yabancı hakları Türkiye'nin kanunları ile güvence altındadır. ''
Derso ve Kelen'in çizimleriyle Fransızlar,
uzun boylu olan Bompard ve diğeri Barrere

Ondan sonra kapitülasyonlardan en uzun zamandır yararlanan Fransa'nın baş delegesi Barrere , Lord Curzon'ın gözüne bakarak '' Biz kapitülasyonların yeni bir şekle girmesine, ıslah edilmesine taraftarız. Konferansın amacı çağın ihtiyaçlarına göre bir düzen bulmaktan ibarettir. Yerine konacak idare tarzını görüşmeye hazırız.'' dedi.

Lord Curzon da söz alarak uzun uzun ortak antlaşmalardan ve ilgili maddelerinden bahsetti. Sonra İsmet Paşa'ya dönerek ; ''Eğer kapitülasyon kelimesi hoş gelmiyor ve Türklerin milli izzeti nefsini kırıyorsa, buna yeni bir şekil vermeye hazırız. '' diyerek bu değişikliğin kabul edilebilmesi için de Türkiye'nin yabancılara teminat vermesi gerektiğini ekliyordu...

İngiliz delegenin küstahlıkları sonrası İsmet Paşa kısa ve net konuştu;'' Biz,istiklalimizi ve hürriyetimizi istiyoruz. Hiçbir sınırlama, hiçbir şekil, hiçbir imtiyaz kabul edemeyiz. Onun için bu komisyon ancak bu esas çerçevesinde müzakereye devam ederse katılırız.''

Baron Hayachi 
O esnada ilginç bir şey oldu ve konferansın başından bu yana ilk kez söz alan Japon baş delege Baron Hayachi , Japonlya'nın da uzun seneler kapitüslasyonlarla idare edildiğini anlatıp Japonya'nın adli teşkilatını ve kanunlarını tamamladıktan sonra -ki bu süreç yirmi yıl sürmüştü- bu durumdan kurtulabildiğini söyleyip akıl verdi ''İsmet Paşa'ya aynı şeyi tavsiye ederim!''

Ardından Amerikalı Child , ''Amerikan Hükümeti'nin kanısı odur  ki, ortak çıkarlar için çözüm ne kadar gecikmeden bulunursa , Konferans için de o kadar iyi olacaktır.'' diyor ve konuyu ''bütün devletlerin, üzerinde tamamıyla uyuşmuş oldukları tek mesele!'' şeklinde etiketliyordu. Malum Açık kapı  kapı politikaları bu cevapları ve yorumları yapmalarını sağlıyordu.

Ve sonra diğer Fransız delege Bompard söz aldı. Kendisi Sultan Abdulhamid döneminde İstanbul'da bulunmuş ve Fransa Büyükelçiliği yapmıştı. Kısaca kapitülasyonların öneminden bahsedip ilginç bir kapanış yaptı '' Adli kapitülasyonlar olmadan, Osmanlı İmparatorluğu'nda oturulamaz! '' ...Fransa'nın ikinci delegesi, burada Osmanlı İmparatorluğu'nun tasviyesi için konferans düzenlendiğinin farkında değildi...

İsmet Paşa, Lord Curzon, Baron Hayachi, Bompard ve Child'e cevap vermek için söz istedi. Ben onun yerinde olsam Bompard'a ''bahçıvansın biberin yok,arka bahçeden haberin yok'' diyerek söze başlardım. Ancak İsmet Paşa ciddi bir adam. Kanuni döneminden başlayarak kapitülasyonların tarihini, yapılan antlaşmaları ve son olarak TBMM'nin konu ile ilgili görüşünü içeren yirmi dakikalık konuşmasını şu sözlerle tamamladı ; '' Yunanistan'da, Balkan devletlerinde bile mevcut olmayan bir takım sınırlamaları, bağımsız, hür Türkiye hiçbir şekilde kabul etmeyecektir !..''

Sonuçta bir Lozan klasiği olan meseleleri ana komisyonda çözemeyince kapitülasyonlar konusunu da bu amaçla kurulan üç alt komisyona gönderme kararı verildi. Ancak İsmet Paşa'nın sunduğu görüşlerin bu komisyonlarda göz önünde tutulması şartıyla... Alt komisyonlar sırasıyla adli kapitülasyonlar, iktisadi kapitülasyonlar ve tabiiyet ile tarihi eserlerin tartışılacağı yerler olacaktı...

Görüşmeler çok gergin geçmişti. Hava oldukça kötümserdi. İsmet Paşa, 2 Aralık da Le Martin isimli Paris gazetesine verdiği demeçte ''Bugüne kadar hiçbir şeyi halledemedik. Tek bir sorunu bile çözemedik. Bana öyle geliyor ki bizler birbirimizi anlamıyoruz.'' diyordu. Aynı gün Ankara'ya gönderdiği bir telgrafta ''Hiçbir konuda anlaşamıyoruz. Aramızda ciddi görüş ayrılıkları var.'' diyordu.

Delegelerin kaldığı Lozan otellerinde de konferansın çıkmaza girmek üzere olduğu söyleniyordu. Müttefik delegelerinin kapitülasyon toplantısının etkisiyle konferansa bir buçuk aylık bir ara vermeyi planladıkları haberleri çıkmaya başlamıştı. Aslında bu bir sinir harbiydi. Türkiye savaşı kazanıp geldiği halde masada yenik bir devlet varmış gibi hareket etmeye çalışan müttefiklerin kendi aralarındaki ilişkiler de çatırdamaya başlamıştı. Örneğin Lord Curzon, İngiltere'ye gönderdiği telgrafta ''İtalyanlar konferansta kalmalarının bedeli olarak, ticari ve başka konularda olmadık taleplerde bulunup zorluk çıkarıyorlar '' diyerek İtalyanların bu tutumunu 'terbiyesiz bir şantaj girişimi' olarak yorumluyordu.

Gazi Mustafa Kemal

2 Aralık 1922'de TBMM'ye Teklif Edilen Rezil Önerge...

2 Aralık 1922 günü,üç milletvekili Süleyman Necati Bey(Erzurum), Selahattin Bey(Mersin) ve Emin Bey’in (Canik-Samsun) verdiği “Milletvekili Seçim Yasası”nın değiştirilmesi yönündeki önergeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sert tartışmalara yol açmıştı.

Teklif sonrası Mustafa Kemal söz aldı ve tarihi konuşmalarından birini yaptı; 

"14. maddeyi gözden geçirirseniz orada deniyor ki; Büyük Millet Meclisine seçilebilmek için Türkiye’nin bu günkü sınırları içerisindeki yerlerden oturanlardan olmak zorunluluktur. Yada seçim çevresinde oturmak zorunluluktur. Ondan sonra göç ederek,muhacir olarak gelenlerden Türk ve Kürtler iskân tarihinden itibaren 5 yıl geçmişse seçilebilirler"."ne yazık ki benim doğum yerim bu günkü sınırlar dışında kalmış ve hiçbir seçim bölgesinde 5 yıl kalmadım. Fakat bu böyle ise bunda katiyen benim kasıt ve kabahatim yoktur".

der Gazi Mustafa Kemal ve Meclis'e bügünkü tabirle CV'sini , o günkü tabirle öz geçmişini özet biçimde hatırlatma gereği duyar ;

Bunun nedeni bütün ülkemizi ve ulusumuzu yok etmek isteyen düşmanların harekatında başarılı olmaktan kısmen men edilmiş olmasıdır. Eğer düşmanlar tamamen maksatlarına ermiş olsalardı, Allah korusun bu gün buraya imza koyan efendilerin doğdukları yerlerde sınırlarımız dışında kalabilirdi. Bundan başka bu maddenin istediği koşula sahip değilsem yani seçim çevresinde 5 yıl kalmadıysam o da vatana yaptığım hizmetler yüzündendir.

Eğer bu maddenin talep ettiği koşulu kazanmaya çalışsaydım İstanbul’u kazandırmaktan ibaret olan Arıburnu ve Anafartalar savunmalarını yapmamam gerekirdi. 


Eğer bir yerde 5 yıl oturmaya mahkum olsa idim Muş ve Bitlis'i aldıktan sonra Diyarbakır yönünde genişleyen düşmanın önüne çıkmamam gerekirdi.

Eğer bu efendilerin taleplerini kabul etseydim Suriye’ yi terk eden orduların enkazından bir ordu kurup Halep 'te savunma yapmamam gerekirdi. ulusal sınır dediğimiz bu sınırları fiilen belirlememem gerekirdi." 

Sanırım ki ondan sonraki işlerimi herkes bilir. Hiç bir yerde 5 yıl oturmayacak kadar iş gerçekleştirdim. Ben sanırım ki bu hizmetlerimden dolayı ulusumun sevgi ve saygısını kazandım. Belki bütün İslam dünyasının sevgi saygı ve onuruna sahibim. Dolayısı ile bu yönelmelere karşılık vatandaşlık hukukundan düşürüleceğimi hatıra getirmezdim. 

Tahmin ediyor ve diyordum ki düşmanlar suikast yoluyla benim ülkeme hizmet etmemi engelleyecekler. Fakat hiç bir zaman hatıra getirmezdim ki yüce mecliste isterse üç kişi olsun aynı zihniyette bulunsun. ''

Özetle, Lozan'da Türk Heyeti kendisine karşı savaştaki gibi birlik olmuş müttefik ülkelere karşı masa başında mücadele ederken TBMM'de üç tane dangalak çıkıp Atatürk'ün tekrar milletvekili seçilmesini engellemek için kanun teklifi veriyordu. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar